30 Mart 2011 Çarşamba

Milestones




  • Kerem beni her gün şaşırtıyor daha düzgün kelimeler kurmaya başladı hatta cümle bile kuruyor artık. "yağmurlara gidelim" tarzında...maşallah oğlum çok akıllı, hafizası da çok kuvvetli hiç bir şeyi unutmuyor.



  • Eve giderken arada babannemi alıyorum. almadığım zaman "babanne babanne" diyor aslında babanne nerede demek istiyor. Babannemin cebinde ilacı duruyor her gelişinde elini babannemin cebine atıp ilaç ilaç diye onu çıkartıyor.



  • Bakıcısına nezihanne demeye başladı. hatta o yokken soyleyip duruyor kim öğretti bilmiyorum ama bozulmuyor değilim :) Neziha Abla kendisinin de öğretmediğini söyledi. Ama bu daha feci... :(



  • Evde yeni bir şey alınınca hemen farkediyor ve farkettiği farketmemiz için bir şeyler yapıyor. aldığım banyo paspaslarını o yeokken değiştirmiştim. Eve gelince ilk işlerinde biri onları alıp alıp atmak oldu. Normalde onlara dokunmazdı. ama yeni olduğunu farkettiği için artık sevincini o şekilde göstermek istedi.



  • Evde babamın oturduğu yere oturup "Adil Adil" diyor onun gibi ayaklarını uzatıp battaniyenin arasına girip sırtını yastığa yaslıyor. Sonra da "Adil Adil gözüm gözüm" demeye başlıyor. Bunu söylemesi üzerine babamın gözüne damla damlatması aklına geliyor ve hemen damlasını damlatıyor. benim yavruma da ne de çok sorumluluk düşüyor yahuuu...her şeyi oğlum hatırlatacak yoksa işler yürümüyor :) .



  • Sokakta oynayan çocukların isimlerini neredeyse hep biliyor. onları çağırıyor kendi de onlarla oynamak istiyor ama oğluşunu aralarına alacaklarını hiç zannetmiyorum.



  • Kolunu benim omzuma atıp arkadaşım arkadaşım diyor. kolu omza atmanın o anlama geldiğini düşünüyor. Senin o sempatik düşünce tarzını yerim ben...


  • Annemlerin sokağında başlamış olan kanalizasyon çalışması için getirilen o beton kocaman borulara Kerem "battaniye" diyor. Çünkü onlar daha önce bize halı yıkamadan getirilen battaniyenin rulo yapılmış haline çok benziyor. Oğluşu bütün gün "kocaman, battaniye, greyder" şeklinde geziyor.



  • Devam edecek.....

29 Mart 2011 Salı

nezlecikerem


Kuzucuk Kerem azıcık hastalandı. dün başlayan burun akıntısı bugün de devam ediyor. oğluşu babamın eve getirdiği nezleden etkilendi ve kendi babasına geçirmek suretiyle evde hasta olmadık tek adam annesini bıraktı. oğluşu senin yerine ben hasta olsam keşke...sen olmasan.. çünkün hastalanınca çok iştahsiz oluyorsun ben de çok üzülüyorum.



Keremim hastalığı ucundan kıyısından sıyırıp fazla daldırmadan iyileşti diyebilirim...Aferin sana kuzucuk hep böyle çabuk iyileş olur mu?

18 Mart 2011 Cuma

Oyuncaklar ve mazlum oğlum








oğluşunu panoradaki çocuk eğlece merkezine götürmüştük. nasıl eğlendi nasıl eğledi diyeceğim yalan olacak. Enteresan bir şekilde oğluşu bu tür oyuncaklara bindiğinde suratında bir küçük emrahımsı ifade oluyor. Her zaman gülen neşeli çocuk gidiyor yerine gariban mı gariban suratında ifade bulamadığımız bir çocuk geliyor. hayır da demiyor veyahut ağlamıyor...Kendi kendime acaba Keremi bunlara bindirmekle eziyet mi yapıyoruz diyorum ama sanırım biz ondan daha fazla mutlu oluyoruz. Oğluşu daha büyüdüğünde inşallah daha zevk alır diye umut ediyorum...

15 Mart 2011 Salı

DJ Kerem











Resim yapma konusunda bizim oğlan pek hevesli değil ya da yetenekli değil bilmiyorum... Ama resim yapmak için eline geçen fırsatı genelde boyaları terkip etmek, diğer boya yapan kızlara sulanmak, onların ellerindeki boyaları almak şeklinde değerlendirdiği için resim yapmayı da pek öğrenemedi diyebiliriz.




Ama resim yapma konusunda ne kadar ilgisizse teknolojik şeylere de bir o kadar ilgili kereta..Kablolara olan aşkı taaa bebekken başladı ve halen devam etmekte nerede bir kablo görse alır onu çekerdi şimdi artık büyüdü ve takıcak yer arıyor. tabi her kabloyu her yere takmaya çalışınca komik manzaralar oluşuyor.




11 Mart 2011 Cuma

Yavaş ol!!


Kızııııımmmmmmm çekilseeeeneeeeeee ordaannnnn!

Tamam korkmuyorum ama insan o kadar da hızlı çevirmez yahu. bak şurdan ineyim sağ salim o zaman sorucam sana bu haddini bilmez tavırlarının hesabını...

7 Mart 2011 Pazartesi

Harikalar diyarında Yusuf ve ben...



Annem ve babam beni yoğun istek üzerine tekrar harikalar diyarına götürmüşlerdi. ama hava da pek sıcak değildi. oyüzden beni öyle bir sarıp sarmaladılar ki...Nefes bile alamıyordum. bir de annemin güneş gözlüğünü kapmıştım ki fiyakam tamdı...harikalar diyarındaki tüm harika kızları kesiyordum ama farkında bile değillerdi :) Bu sefer çalışan bir tren bulduk ve bindik. Hatta aile boyu bindik bütün harikalar diyarını şöyle bir gezdik. Trene binince Yusuf ağladı. Bebiş olduğundan korktu herhalde ama ben tüm cesaretimi ortaya koydum ve hiç ağlamadım. Bundan dolayı ayrıca bir tebrik almadığım için de çok şaşırdım. Yusufa örnek bir abi olduğum için kendi kendime gurur duydum..Eee ne yapalım takdir gelmeyince kendi kendimizi teselli edeceğiz artık. Yusuf da benim gibi meraklı olacak zannımca...Strollerında hiç oturmuyordu babasının kucağında etrafa bakmak ona daha keyifli geliyordu. Biz de fırsat bu fırsat şöyle erkek erkeğe bir fotoğraf çektirdik ve akabinde kuşları kovalamaya devam ettik.




Salıncak kafede arkadaşlarla oturduk Yusuf İsmail sohbete genel olarak uyuyarak katıldı ama olsun gene de varlığı bile yeterdi. Kendisi henüz bebiş ama büyüyünce onla ne toplar oynayacağız kim bilir... Salıncak kafede gerçekten oturma yerlerini salıncak şeklinde yapmışlar. arada bir sallanıyorsun falan filan...Oradaki tüm garsonlarla da arkadaş oldum hatta onlara yardım bile ettim. masadaki çöpleri götürdüm çöp tenekesine attım. hiç üşenmedim her seferinde kalktım gittim..Ümmühan teyze de ebrulu kek yapmıştı onu da çok sevdim ve bol bol kek yedim



Kuzucuk tatlılar tatlısı..anne ve baba birazdan seni bırakıp kendileri için bir şey yapacaklar ve bir gösteriye gidecekler o yüzden sana yaptığım sevimlilikleri sakın yağcılık olarak değerlendirme çünkü seni götürebileceğimiz bir yer olmamasından dolayı götürmüyoruz...bugün 7 mart ve bu tarihi bir kenera yaz...tamam mı?

Reflü Hikayemiz


Canım Kerem katı gıdalara başlayınca reflü başlamıştı. Tabi biz o zaman reflü olduğunu bilmiyorduk. fazla geldi kustu hazmedemedi kustu diye kendimizce yorumlar yapıyorduk. 8 aylıkken filan doktora gittik. Bebek reflüsü bir yaşında geçer ilaca da gerek yok kendiliğinden geçer dedi. Doktor çinli bir çocuk gastroloğuydu. Hatta bizim hasta olduğumuzu çocuğun hasta olmadığını söyleyerek olayları abarttığımızı düşünüyordu. Zaten Kreme ilaç vermek konusunda çok sıkıntılıydık. Başka bir doktor kusma için bir ilaç vermişti ama 1 kez olsun verememiştik 3-4 defa denedik ve her seferinde verir vermez kusmuştu. 1 yaşından sonra kusmalarda doktorun da dediği gibi ciddi bir azalma oldu ama ara ara hep devam etti...Yok sundan kustu yok bundan kustu diye bahane aradık kendimizce...

Keremin doktoru bu kusma şikayetinden dolayı onu hacettepe çocuk gastrologuna goturmemizi istedi. Biz de bu işi biraz ihmal ettik bugun yarın dedik oyle epey zaman geçti. Kerem hastalanmıştı iyileşsin öyle götürürüz dedik gene araya zaman girdi... Artık bir an önce sonuç alacağımız bir sürece girmek gerek diyorduk ki 1 şubatta tam gun yasası çıktığından hacettepenin özeline de goturemedik. Hasan Özen diye bir doktor tavsiye ettmişlerdi amacımız Kerem'i bu doktora götürmekti. Dolayısıyla bu doktoru görebilmenin tek yolu Hacettepenin kendi sistemini takip etmekti. Hacettepede randevu sisteminin olmaması çok kotu. Sabah erken gidip kapıya dayanıyorsun sonra sıra sana Allah bilir ne zaman gelir ve çocuk doktoru sevketmeden gastrodan randevu alamıyorsun. 3 gün hastaneye gittik geldik. Sintigrafi çekildi ağızdan bir sıvı içirdiler 45 dakika yattı yavrucuk. Gene iyi dayandı sıkılmadan yatmak kolay değildi.. sürekli film çektiler. 26. dakkada reflü gözlemlenmiş. çocuk doktoru reflü için ilaç verdi ve gastro polikinliğine sevk etti. Ordan randevuyu 22 nisana verdiler :) çok geç ama ne yapalım.

Biz randevu almak için gastro polikinliğine gittiğimizde Kerem gözden bir anda kayboldu ve gitmiş Hasan Özen'in odasına girmiş. Bizim afacan bizden gayretli çıktı. Kendi işimi kendim hallederim dedi herhalde...Sonra eniştemin de sayesinde adamla ayak üstü konuştum sintigrafinin sonucunu ve ilaçları gösterdim. Onayladı ve ilaç dozlarını değiştirdi. Bunları randevu tarihine kadar kullansın bu süreci de gözlemlemiş oluruz dedi. İlaçlar gaviscon ve zantac. Gaviscona haftasonu başladım ama zantac ı vermeye cesaret edemedim. çünkü tadı çok kötü verirsem kusar diye bugün o işi annemlere bıraktım. ne olucak bilmiyorum?

Allah daha büyük hastalıklardan korusun kuzucuğumu... En azından artık derdimizi biliyoruz. Bu çocuk niye kusuyor diye kara kara düşünmektense dedimize derman aramak daha kolay olur herhalde? İnşallah oğluşuma ilaçlar iyi gelir ve bir daha kusmaz...

2 Mart 2011 Çarşamba

Sözlükerem






İstanbul= İstanmu mu! (Ses tonu dahi değiştirilir)
Ayakkabı= Akabii
Çikolata= Çikoka
Bisiklet= Bisik
Şeker= Şiiik
Kaplan= Kaplan (Adeta kükreyerek, sanırım oğluşu kensini kaplan gibi hissedip kaplan diyor)
Otur= ot ot ot! (defalarca tekrarlanır)
Kapak= Kapok ( ses gene kalınlaşır)

Açılmıyor= Açılmıyor (Kendini acındıran bir ses tonuyla... muhtemelen elinde kapağı açılmaya bir şey var onun kapağını açmamız için uğraşıyor)

Kucağına al= kudana (dizlerin önüne geçilip baş havaya kaldırılıp yalvarma modunda)
Annane= Anninni
Çorba= ço baa! (vurgulu)
Dede= dedde
Köpek= Köpik
İbrahim= İyayim
Filiz= biyiz
Pekmez =Petmezzz
A B C= A bi ceee!
Recep=recebe

Atakan= Atakannnn!! (Sondaki n harfi olabildiği kadar uzatılır, çocuğum türk filmi de izlemedi neyin tesirinde kaldı acaba? kadir inanırlar yetişiyorrrrrrrrrr)

Dikkatli ol= Dikaki ooolllll (muhteviyatından oldukça uzaklaşıp adeta şarkı söyler gibi...hatta pata küte düştükten sonra sanki söylenmesi gereken bir şey gibi tekrar ediyor..)
Yağmur= Mağmur (Üst komşunun kızı)
Emine= İmini

Fil= Bil (Bir taşla iki kuş vuruyor bizim oğlan hem fil diyor hem pil.)
Kucağına al= Kudana
Bir tane= Bidanee
Basket= bakkeeettt