19 Aralık 2011 Pazartesi

Keremnağme

Kerem muziplik konusunda sınır tanımamaya başladı. Birkaçını anlatmak istiyorum.




  • Bazılarının ismini bildiği halde "Kerem onun ismi ne?" dediğimizde "Annecim o mandalin mandaliiiin" diyor. Aklı sıra karşısındakini gıcık etmeye çalışıyor.


  • Ara sıra "annecim ordan fare çıkabilir" diye beni korkutuyor. Sonra da pis pis sırıtıyor. Ben anneyi korkuttum diye.


  • Annecim ben seni vurcam deyip silah sıkıyor sonra da ben sana ilaç verecem deyip parmağında mahsuscuktan tutuğu ilacı ağzımı sonuna kadar açıp içine koyuyor. sonra da ağzımı kapatıp elleriyle yanaklarımdan tutup sevimli sevimli "iyileştin mi" diye soruyor. Annecim sana hayır demek ne mümkün?:)


9 Aralık 2011 Cuma

Eymen ile Kerem











Eymen ile Kerem arasındaki İLE yerine kalp filan koymak isterdim ama malesef...:( bizim oğlan Kerem güccük Eymene elinden geleni ardına koymadı ve ezebildiği kadar ezdi. oyuncaklarını aldı vermedi. kafasına arada sırada indirdi. İsteklerine karşı çıkınca arkadan itekledi. benim yavru kuzucuğumun eymenciğie böyle tatlı tatlı sarılmasına bakmayın. kimbilir aklından ne sinsi planlar geçiyordur. Kerem bizi Elvan ve Özgüre en çok da Eymene karşı mahcup düşürse de Allahtan büyük zaiyat vermeden ayrıldık. bu arada Elvanın lahmacunlarını ne Kerem Ne de ben unutmayacağım ve hasretle anacağım. ceviz ha! kimin aklına gelir lahmacuna ceviz koymak seni lezzet düşkünü seni...:)

18 Kasım 2011 Cuma

Kastın neydi MONİ (Kastamonu kelimesinin ilk haliymiş)?











































































































BİRAZ GEÇ OLDU AMA SONUNDA RAMAZAN BAYRAMINA AİT FOTOĞRAFLARI KOYABİLDİM. BAYRAM DEDİK TATİL DEDİK. HİÇ PLAN PROGRAM YAPMADAN DÜŞTÜK YOLLARA... KASTAMONU İNEBOLU ABANA DÖNÜŞTE DE ILGAZ YAPIP GELDİK VALLA GAYET DE İYİ OLDU. YOLLARIN VİRAJLARINDAN KEREMİ BULANDIRDIK BİRAZ AMA ALTERNATİFİ GEZMEMEK OLUNCA TABİ BU DURUMA BİRAZ KATLANMAK ZORUNDA KALDIK. OĞLUŞUMLA İLK DEFA KUMSALDA KUMLA OYNADIK, DENİZE TAŞ ATIP SEKTİRDİK...






DÖNÜŞ YOLUMUZDA KEREM SÜREKLİ "ANNECİM DENİZ NERDE?" DEYİP DURDU...SANIRIM DENİZİ ÇANTAMIZA ALIP ANKARAYA GETİRECEĞİZ SANDI.






BİZİM KOYUN OLDU ASLINDA:) BUYUYOR BİZİ DE BUYUTEREK...

15 Kasım 2011 Salı

Terrible Terrible TWO













Artıkk yeter !!!!! biri bana yardım etsın hem oğlumu hem beni dondursun şu terrible two muymuş herneyse geçince uyandırsın. yetişemiyorum gücüm kalmadı....Onun enerjisine yetemiyorum.Zaten ben diye bir şey yok.Bu halimde bile ne onu ne de kendimi mutlu edemiyorum. her türlü tehlikeli şeyi yapamaya çalışıyor.


Dün kendini bir de odaya kilitleyince çok korktum. ama sözümü dinledi yönlendirdik filan da açabildi kapıyı....



Elinden tornavidayı bırakmıyor. Herşeyi bir tamir etme hevesinde. Prizlere tornavidayı sokuyor. Annecim ben buraları tamir ediyorum diyor. Cüzdanımı eline geçirince paraların hepsini eline alıp cebine dolduruyor. Bunlar benim bunlar benim diye sürekli tekrar ediyor.


iyiydi hoştu da şu TT başlayınca çocuk sahibi olma fikrini bir daha düşünmek gerektiğini anladım.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

2 yaşında...




































































2 yaşına giren bir bıdığımız var artık... Kerem sen kaç yaşındasın dediğinde "2 yaşında..." deyip eliyle beş gösteren sevimli mi sevimli ama yemek yeme konusunda herkesi bezdiren tıfıl bir oğlan işte...sağlıklı olduğu için şükür etsek de, insanın sabrını hakkaten zorlayan inatçı, dediğim dedik ve hareketli bir çocuk aynı zamanda...Hafızasına hayran kaldığım, ara ara heyecanlanıp heyecanından ne yapacağını şaşırcasına dişlerini sıkıp kucağında otururken yanaklarımıza tokatları indiren bir çocuk... Zeynebin deyimiyle" işte Kerem bu yaaa Kerem Kerem.." Fazla söze hacet yok. Keremimizi her haliyle seviyoruz...






Kerem'in mini doğumgünü partisine pek hazılanamadık ama neticede kendi aramızda küçük bir şey de yapmayı ihmal etmedik. Sevimli bıdık Ezgişle birlikte güzel bir doğumgünü partisi geçirdi Kerem can can...Sabırsızlıkla hediyeleri açarken çok mutluydular..


Keremin artistik saç tasarımı tabiki Mustafa dayısına ait. Kuzucuğumu jonki yaptı çıktı...Böylelikle hayatında ilk defa saçına jöle sürülmesi 2. yaş gününde oldu.




7 Temmuz 2011 Perşembe

Hollanda'dan Anılar...





Hollanda'nın geleneksel olan şenliklerinden biri biz Hollanda'dayken olunca bu fırsatı kaçırmadık ve şenliğe katıldık.

Geleneksel neleri varsa hatta daha da fazlası bu şenliklerde vardı. Hollanda ayakkabısı (Clomp)mı ararsın, el işi bebekler, sepet yapanlar hayvan eğiticileri....Kazlara köpekler yardımıyla dans ettiriyorlardı...




O gün çok kalabalıktı çünkü Soest ilinde her yer tatildi dolayısıyla herkes şenliklere gelmişti.


Kerem de bu fırsatla biraz tavuk, tavşan, at sevme imkanı buldu...Hatta camın ardından arılara da dokundu.


Ha bu arada benim oğlum zıplamayı bilmiyormuş. Çünkü herkesin zıp zıp yaptığı yerede zıplamaya çalıştı ama bir turlu beceremedi. Etrafına baktı durdu "diğer çocuklar zıplıyor acaba ben niye zıplayamıyorum"diye düşüncelere bile daldı diyebilirim.


Bizi şenliği gezdiren Mehmet Amcam'a da buradan teşekkür ederiz.




Beyza'ma Not







Sevgili Beyza;

Benimle güzel güzel oynadığın için, beni parka götürüp orada salıncaklara kaykaylara bindirdiğin için, kovamla küreğimle oynayıp eğlendiğimiz için ve ençok da beni çok sevdiğin için sana teşekkür ederim...

Sen de Ankara geldiğinde ben de seni gezdiririm tabi o zamana kadar büyümüş de olurum.

Sevgili arkadaşım seni çok öpüyorum...

Kerem

21 Haziran 2011 Salı

Hollanda Müfrezesi




Hatiçyaaaa!!!!!!!!!!!





sonunda hayalleri gerçek olan dayı kızı hatiçya'nın iki tane güccük kuzuyu yakalayınca dişleri kamaştı ve hatır hutur ıssırmaya başladı. ama tabi ikisinde de et bulamayınca ıssırmaktan vazgeçti ve hızını esila hanıma sakladı..






Oğluşumla beraber DAM'daki kuşları da beslemeyi unutmadık. yazık bu Hollandalılar da hiç bir şey vermemişler kuşlara nasıl açlardı, bizim börekleri hep bitirdiler.







Hollanda'daki muhteşem parkları görünce nispeten üzüldük. neden bunlarda Türkiye'de yok diye. keşke hem yeşil hem de çocuklar için güvenli parklar Türkiye'de de olsaydı.



















Hollanda'nın Soest ilinde yaptığımız bisiklet turu da hakikaten çok eğlenceliydi. Oğluşuda arkada koltukta hiç efor sarfetmeden gezdi. Tabiki onun işi çok rahattı...Her zaman olduğu gibi ekmek elden su gölden geçiniyordu.






















14 Haziran 2011 Salı

Yok Böyle Bir Güzellik

OĞLUŞUM NE YAKIŞIKLISIN SEN YA!
ANNESİNİN BİR TANESİ...
GÜLEN YÜZÜN HİÇ SOLMASIN

27 Mayıs 2011 Cuma

Maskara Ettin Anneyi:)



Keremcim çok teşekkür ederim sonunda kedi sevginden dolayı anneyi koccimen bir kedi yapmayı başardın...Dur bakalım senin için daha hangi kılığa gireceğiz?


Komşumuz Yağmur yeni yüz boyama kalemlerini benim üzerimde denemeye kalkınca bu tablo ortaya çıktı. 5 yaşındaki yağmur oldukça başarılı bir kedi resmetti. Oğluşu da eğlensin diye anne razı oldu kedi olmaya...

20 Mayıs 2011 Cuma

Ayliiiiiinnn bennn!



Aylin kim anne? Oğluşu Aylin benim üniversiteden arkadaşım.



Kendisi biyolog elinden her iş gelen azimli ve hayat dolu bir şahsiyet. Sen de Aylin'i benim gibi hemen sevdin. Ne güzel kuleler filan yaptınız Aylin ablanla demi? "kule apalım" deyip deyip çekiştirdin Aylin teyzenin eteğinden oda kuzucukla oynadı oynadı oynamaya doyamadı.



Aylin abla gittikten sonra:



Kerem: "Anne Aylin ablam bize gene gelsin ona pul koleksiyonumu gösterecem"



Anne: "Kerem Seeennnnnnnnnn de miiiii!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!"



Şaka bir yana Aylinciğimi seneler pek etkilememiş aynı alım aynı neşeyle devam etmiş buna çok sevindim.

Kızılcahamam'da Kızılca Kıyamet







Kıızlcahamam'a meterolojinin önceden sağanak yağışlı diye bildirdiği bir gün gittik. 19 mayıs tatil nasıl olsa evde mi oturacağız, yağmur mağmur gitmemiz lazım dedik ve düştük yollara...




Kerem öğlen uykusunu piknik masasında havadar havadar uyuyarak geçirdi. Tabi bu kadar hava da fazla diyerek bir müddet sonra uyandı ve uykusuna strollerında devam etti. Kerem uyurken babası keremi sevimli tavşancık bile yaptı...


Hakikatan Allah bize ayrdım etti çünkü pikniğimizi yapma sürecinde hiç yağmur yağmadı tam toparlanmaya başlamıştık ki yağmur yağmaya başladı ve ondan sonra da hiç durmadı.






Biz mangalları götürürken oğluşununda uyuması isabet oldu :) Ama kalkınca ona da mangaldan yedirmek istedim yemedi. beni sinir etti. Kendine bir de kız arkadaş yaptı. Çapkın kerem arkadaşım diye elini kızın omzuna atıp objektiflere poz verdi.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

A.O.Ç'de Bahar






Zürafayla atı birbirine kariştirmaya artık son dedik ve çocuğumuzu da alıp Atatürk Orman Çiftliğinin yolunu tuttuk. Gelmek bilmeyen bahar artık gelmişti sanki hava gayet güzeldi. dondurma yeyip çekirdek çitlemek bunun bir işareti olsa gerek. Cemre çekirdeğe düşmüşse yaz gelmiştir :) Neyse konumuzu fazla dağıtmayalım. zürafada kalmıştık değil mi? Atatürk orman çiftliğinde zürafaları çubuk kraker vermek suretiyle besledik. Besledik derken Ali babamız besledi demeliyim çünkü biz uzatmaya korktuk. Ali babamız içimizde en cesaretli olarak çıktı. Eline çubuk kraker aldı ve sevgili zürafaya yemesi için uzattı. Zürafa kardeş de kolum kadar uzun dilini tel örgünün arasından geçirip çubukları topladı Ali babamızın avucundan... Bunları gören Kerem oldukça heyecanlıydı, bebek Yusuf da olayları uyuyarak kutladı :)

Bebek ayı ve annesi de oldukça tatlıydı. yuvarlana yuvarlana oynaşıyorlardı çimenlerin üzerinde. Küçük kuzulara Kerem de mama verdi. Çimlerden koparıp koparıp yemesini sağladı. Çok minik ve şekerlerdi.
















4 Mayıs 2011 Çarşamba

İstanmumu!






















Ben annem, babam, dayım ve yengem hep birlikte geçen hafta sonu İstanmumuya gittik. Süper bir gezi olsu vapura bindik ve öncelikle büyük adayı gezdik. o kadar çok at vardı ki acayip şaşırdım. her taraf fayton doluydu. Atlar dört nala koşuyorlardı bir oyana bir buyana. Kediler de hep açtı. Yazık kimse onlara hiç bir şey vermemiş herhalde. Açlıktan çok zayıflamışlar. Annem benim kekimden onlara verince hepsi bir anda daha çok kek alabilmek için hücum etti..Ben de şaşkın şaşkın onları izledim. Sonra faytona bindik ve ben ondan sonrasını pek hatırlamıyorum çünkü faytonda uyuyakaldım.





































Uyandığımda annemler yemeklerini yemişler hatta tekrar gezintiye çıkmışlardı. oh dedim balıkları şimdi mideye indereceğim demiştim ki annem tutmuş bana karnıbahar almış. Anne sen ne acayipsin yaa.... Büyük adaya gelmişim karnıbahar mı yiyeceğim? şöyle mis gibi kızarmış balık yemek varken o karnıbaharın muhteşem kokusuna hiç ihtiyacım yok. ben de yemedim ağzımdan tükürdüm sonra benim tükürdüklerimi kedilerin yediğini görünce devamlı tükürmeye başladım. Ancak bu sefer de annem bana artık vermez oldu :(


















Dönüşte vapura tekrar bindik ve martılara simit attık. Martılar simidi havada kapıyorlardı. babam simitten bana da verdi ben de attım ama benimkini yakayamadılar heyecanlandım simidi tutayım derken neredeyse kendimi boğazın derinliklerinde bulacaktım. Yüzme de bilmiyorum büyüklerin ifadesiyle balıklara yem olacaktım.











Ertesi gün ilk önce Çamlıca tepesine çıktık. manzara süperdi tıpkı evde kitabın üzerindeki gördüğüm köprü ve su manzarasını burada gördüm.Annemlere parmağımla gösterip İstanmumu dedim. Nedense ben öyle deyince yine güldüler.












Çamlıca tepesindeki çocuk parkına da gittik dağ havasıyla parkta oynamak da ayrıca güzel oldu.
Daha sonra kanlıcaya yoğurt yemeye gittik. Ben ki yoğurt sevmem, oradaki yoğurdu seve seve yedim çünkü çok lezzetliydi. pudra şekeri de getitiyorlar istersen pudra şekeri de atıyorsun. o zaman da tatlı tatlı çok güzel oluyor. Benim uykum gelmişti. uyumak istiyordum ancak uyuyacak ortam yoktu annemler Ankara'ya dönmeye karar verdiler. Ben de arabaya binince geç kalan öğle uykuma geçmiş oldum.











Ankara'ya vardığımızda saat 9 a geliyordu yolculukta sıkıldım ama yine de fena geçmedi.